1. GİRİŞ İnsanlardan önce hastalık etmenlerinin yeryüzünde bulunduğu bilinmektedir. Bu düşünce çok eski devirlere ait bazı kemik ve fosil gibi kanıtlarla da desteklenmektedir. İlk insandan itibaren hastalık etmenlerine karşı korunma çareleri aranmaya başlanmıştır. Bu korunma başlangıçta içgüdüleri yardımı ile olsa da aradan geçen uzun süre içinde bilinçli bir çabaya dönüşmüş ve insanlar çevrelerinde bulunan hem abiyotik (hava, su v.b.) hem de biyotik (mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar v.b.gibi) faktörleri kendi tedavilerinde yararlandıkları obje ve aracılar olarak kullanmaya başlamışlardır [1]. Özellikle bitkilerin iyileştirici etkilerinin bulunduğu inancı insanlığın çok eski devirlerine kadar gitmektedir. Erişilebilen ilk yazılı kaynaklardan elde edilen bilgilere göre ilk insanlar, çeşitli hastalıkların tedavisi için bitkilerden yararlanmışlardır. Kullanım biçimleri ise asıl etken madde olan doğal ürünlerden çok, bitkinin kendisine veya değişik yollarla elde edilen özütlerine dayanmaktaydı [1, 2]. Yontmataş (paleolitik) çağından (M.Ö. 500007000) günümüze kadar Anadoluda yaşamış olan Anadolu insanı çevresindeki bitkilerden yararlanmıştır. Bunları gıda, yakacak, silah, ilaç veya mesken yapımı için kullanmıştır. Hakkarinin güneyinde yer alan Şanidar Mağarasında ortaya çıkartılan 50000 yıllık Neanderthal mezarı içinde bulunan ve halen bu bölgede, tıbbi amaçlı kullanılan bitki örnekleri (Achillea, Alchemilla, Althea, Centaurea, Ephedra, Muscari ve Senecio türlerine ait örnekler) bu varsayımın sağlam kanıtlarındandır [3, 4, 5]. Nivona kitaplığında saklanan tabletlerin çözülmesiyle M.Ö. 3000 yılına kadar uzanan Sümer, Akad ve Asur uygarlıkları döneminde de tedavinin önemli bir kısmının bitkilerden elde edilen ilaçlarla yapıldığı öğrenilmektedir [4, 6]. 1
1. GİRİŞ İnsanlardan önce hastalık etmenlerinin yeryüzünde bulunduğu bilinmektedir. Bu düşünce çok eski devirlere ait bazı kemik ve fosil gibi kanıtlarla da desteklenmektedir. İlk insandan itibaren hastalık etmenlerine karşı korunma çareleri aranmaya başlanmıştır. Bu korunma başlangıçta içgüdüleri yardımı ile olsa da aradan geçen uzun süre içinde bilinçli bir çabaya dönüşmüş ve insanlar çevrelerinde bulunan hem abiyotik (hava, su v.b.) hem de biyotik (mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar v.b.gibi) faktörleri kendi tedavilerinde yararlandıkları obje ve aracılar olarak kullanmaya başlamışlardır [1]. Özellikle bitkilerin iyileştirici etkilerinin bulunduğu inancı insanlığın çok eski devirlerine kadar gitmektedir. Erişilebilen ilk yazılı kaynaklardan elde edilen bilgilere göre ilk insanlar, çeşitli hastalıkların tedavisi için bitkilerden yararlanmışlardır. Kullanım biçimleri ise asıl etken madde olan doğal ürünlerden çok, bitkinin kendisine veya değişik yollarla elde edilen özütlerine dayanmaktaydı [1, 2]. Yontmataş (paleolitik) çağından (M.Ö. 500007000) günümüze kadar Anadoluda yaşamış olan Anadolu insanı çevresindeki bitkilerden yararlanmıştır. Bunları gıda, yakacak, silah, ilaç veya mesken yapımı için kullanmıştır. Hakkarinin güneyinde yer alan Şanidar Mağarasında ortaya çıkartılan 50000 yıllık Neanderthal mezarı içinde bulunan ve halen bu bölgede, tıbbi amaçlı kullanılan bitki örnekleri (Achillea, Alchemilla, Althea, Centaurea, Ephedra, Muscari ve Senecio türlerine ait örnekler) bu varsayımın sağlam kanıtlarındandır [3, 4, 5]. Nivona kitaplığında saklanan tabletlerin çözülmesiyle M.Ö. 3000 yılına kadar uzanan Sümer, Akad ve Asur uygarlıkları döneminde de tedavinin önemli bir kısmının bitkilerden elde edilen ilaçlarla yapıldığı öğrenilmektedir [4, 6]. 1
www.UlusalTezMerkezi.net internet sitesi akademik bilgiye erişimi kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştur. YÖK ile herhangi bir bağlantısı yoktur. Tezlerin aranılan anahtar kelime ile ilgili bölümleri adil kullanım hakkı çerçevesinde, kanunlara uygun olarak yayınlanmaktadır. Herhangi bir ticari kar etme amacı olmaksızın sadece bilgiye erişimi hızlandırmak amaçlıdır. Istek, Sikayet, Oneri: [email protected]Tamam