67 gözlenen 72 hastadan 14 tanesi (%19,4) sepsis tanısı ile takip edilmiş. Çalışmamızda sonucunda sepsis ve deliryum arasında anlamlı istatistiksel ilişki bulunamamıştır. Mg gibi dolaylı yoldan sedasyon ve analjezik etkisi olan ajanların kullanımı ve bazal kan seviyelerindeki düşüşlerin kontrol altında tutulması deliryum tedavisinin yönetiminde etkilidir. Yıllar boyunca unutulmuş iyon olan Mg son zamanlarda yoğun bakım klinisyenleri arasında popüler bir iyon olarak daha fazla kullanıma girmiş ve pratikteki önemi daha fazla anlaşılmıştır. Serum total ve iyonize Mg düzeyleri arasında uyumsuzluk olsa da aralarında güçlü bir korelasyon bulunmaktadır. Huijgen ve ark. YBÜ hastalarında %51 oranında düşük Mg düzeyi saptarken bu hastaların %71inde normal iyonize Mg düzeyleri tesbit etmişlerdir. Hipomagnezeminin YBÜ ne alınan hastalarda yüksek insidansının bildirilmesi ve YBÜ hastalarında %20-65 oranında Mg eksikliğinin rapor edilmesi, serum total Mg düşüşünün yoğun bakım hastalarında organ disfonksiyonu ve sistemik inflamatuar yanıt (SIRS) gelişiminde katkıda bulunduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Mg kullanımının perioperatif analjezik kullanımı üzerindeki etkisi ilk olarak Koinig ve ark tarafından eşit cerrahi uyarana maruz kalan hastalarda değerlendirilmiş, elde edilen veriler Mg kullanımının perioperatif analjezik kullanımını azalttığını ortaya çıkarmıştır. YBÜnde takip edilen hastalarda akut böbrek yetmezliği %5 oranında görülmekte ve bu hastaların prognozu %60 oranında mortalite ile sonuçlanmaktadır93. Akut böbrek yetmezliği sıklıkla ağır sepsis ve septik şok gibi başka hastalıkların komplikasyonu olarak da görülebilmektedir. Yapılan çalışmalarda akut böbrek yetersizliği tablosu gelişen hastalarda uygulanan hemofiltrasyon tedavilerinin deliryum gelişmesinde bir risk faktörü olduğu bulunmuştur94. Bizim çalışmamızda 14 hastaya CVVHF uygulanmış ve bu hastaların 6 tanesinde (%57,1) deliryum tablosu gözlenmiştir. Deliryum gelişiminde yoğun bakıma alınmadan önce mevcut olan kognitif disfonksiyon önem taşımaktadır. Deliryum gelişimine zemin oluşturan bu tablo diğer risk faktörlerinin de eklenmesiyle yoğun bakımda kalış süresini uzatmakta ve mortalite oranlarını artırmaktadır. Yapılan çalışmalar deliryum gelişmesindeki risk faktörlerinden birinin de yaş olduğunu göstermiştir. Peterson ve ark. çalışmalarında 65 yaş üstü yoğun bakım hastalarında deliryum görülme oranının anlamlı olarak arttığını bulmuşlardır.
67 gözlenen 72 hastadan 14 tanesi (%19,4) sepsis tanısı ile takip edilmiş. Çalışmamızda sonucunda sepsis ve deliryum arasında anlamlı istatistiksel ilişki bulunamamıştır. Mg gibi dolaylı yoldan sedasyon ve analjezik etkisi olan ajanların kullanımı ve bazal kan seviyelerindeki düşüşlerin kontrol altında tutulması deliryum tedavisinin yönetiminde etkilidir. Yıllar boyunca unutulmuş iyon olan Mg son zamanlarda yoğun bakım klinisyenleri arasında popüler bir iyon olarak daha fazla kullanıma girmiş ve pratikteki önemi daha fazla anlaşılmıştır. Serum total ve iyonize Mg düzeyleri arasında uyumsuzluk olsa da aralarında güçlü bir korelasyon bulunmaktadır. Huijgen ve ark. YBÜ hastalarında %51 oranında düşük Mg düzeyi saptarken bu hastaların %71inde normal iyonize Mg düzeyleri tesbit etmişlerdir. Hipomagnezeminin YBÜ ne alınan hastalarda yüksek insidansının bildirilmesi ve YBÜ hastalarında %20-65 oranında Mg eksikliğinin rapor edilmesi, serum total Mg düşüşünün yoğun bakım hastalarında organ disfonksiyonu ve sistemik inflamatuar yanıt (SIRS) gelişiminde katkıda bulunduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Mg kullanımının perioperatif analjezik kullanımı üzerindeki etkisi ilk olarak Koinig ve ark tarafından eşit cerrahi uyarana maruz kalan hastalarda değerlendirilmiş, elde edilen veriler Mg kullanımının perioperatif analjezik kullanımını azalttığını ortaya çıkarmıştır. YBÜnde takip edilen hastalarda akut böbrek yetmezliği %5 oranında görülmekte ve bu hastaların prognozu %60 oranında mortalite ile sonuçlanmaktadır93. Akut böbrek yetmezliği sıklıkla ağır sepsis ve septik şok gibi başka hastalıkların komplikasyonu olarak da görülebilmektedir. Yapılan çalışmalarda akut böbrek yetersizliği tablosu gelişen hastalarda uygulanan hemofiltrasyon tedavilerinin deliryum gelişmesinde bir risk faktörü olduğu bulunmuştur94. Bizim çalışmamızda 14 hastaya CVVHF uygulanmış ve bu hastaların 6 tanesinde (%57,1) deliryum tablosu gözlenmiştir. Deliryum gelişiminde yoğun bakıma alınmadan önce mevcut olan kognitif disfonksiyon önem taşımaktadır. Deliryum gelişimine zemin oluşturan bu tablo diğer risk faktörlerinin de eklenmesiyle yoğun bakımda kalış süresini uzatmakta ve mortalite oranlarını artırmaktadır. Yapılan çalışmalar deliryum gelişmesindeki risk faktörlerinden birinin de yaş olduğunu göstermiştir. Peterson ve ark. çalışmalarında 65 yaş üstü yoğun bakım hastalarında deliryum görülme oranının anlamlı olarak arttığını bulmuşlardır.
www.UlusalTezMerkezi.net internet sitesi akademik bilgiye erişimi kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştur. YÖK ile herhangi bir bağlantısı yoktur. Tezlerin aranılan anahtar kelime ile ilgili bölümleri adil kullanım hakkı çerçevesinde, kanunlara uygun olarak yayınlanmaktadır. Herhangi bir ticari kar etme amacı olmaksızın sadece bilgiye erişimi hızlandırmak amaçlıdır. Istek, Sikayet, Oneri: [email protected]Tamam